top of page

SÖYLEV (Deneme)

  • Yazarın fotoğrafı: nakiselmanpakoglu
    nakiselmanpakoglu
  • 27 Eyl 2022
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Oca 2023


Günümüzde demokrasinin vazgeçilmez koşulu sayılan konuşma özgürlüğü, zaman süreci içerisinde söylev sanatı biçimine dönüşmüş ve kitleleri peşinden sürükleyen, liderlerde aranan en önemli özelliklerden biri olmuştur. Atina'lı Lykurgos, Demosthenes, Roma'lı Cicero, Caesar, Antonius, Augustus, Fransız Devrimi’nde Mirabeau, Danton tarihin derinliklerinde hemen aklımıza gelen unutulmaz söylevcilerdir.


Her sanatta olduğu gibi söz söyleme sanatında da en önemli ilkelerden biri, konuşmacının konusuna kendisinin inanmasıdır. Konunun laf yığını haline getirilmesi yerine belgelerle desteklenerek, geçmişle gelecekteki amaçlar arasında bir bütünlük oluşturulması gerekmektedir. İşte bu nedenlerle diyebiliriz ki Cumhuriyet Dönemi’nin en usta hatibi Söylev ile Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Söylev 1927 yılının 15-20 Ekim günleri arasında yeni yapılan T.B.M.M. salonunda (bugünkü Kurtuluş Savaşı Müzesi) Mustafa Kemal tarafından okunmuştur. Toplam 5 günü aşkın bir sürede (36,5 saat) zaman zaman verilen aralarla tamamlanan bu konuşma, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı ile başlayan Kurtuluş Savaşı’nın geçmişe dayanan nedenlerini ve bağımsız Türk Devleti kurmanın gerekliliğini tüm ayrıntıları ile açıklar.


Çok güzel bir Türkçe ile Nutuk’u bize yeniden kazandıran Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun deyimi ile Söylev, “Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ve Türk Devrimi aşamalarının üst düzeyde ve ilk elden tutulmuş bir güncesi niteliğindedir. 1919-1927 döneminde Atatürk'ün kendi kaleminden çıkmış bir öz yaşam öyküsüdür. Söylev, Türkiye'nin önemli bir döneminin belgelere dayalı siyasal tarihidir. Gelecek kuşaklar için bir yol göstericidir."

Atatürk Söylev’den söz ederken "Amacım, devrimimizin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamaktır" deyip hem kendi tarihsel kişiliğini Söylev’in satırları içine kazımış hem o satırlarla ulusal Türk Devleti’nin geleceğine yön veren ilkeleri saptamıştır.


Söylev neden çok boyutlu tarihsel bir belge özelliğini taşımaktadır? Çünkü toplamı iki cilt olan konuşmanın yanı sıra bir cilt dolusu tarihsel belgeyi de içermektedir. Bu belgeler konuşma sırasında günün Bakanlar Kurulu Sekreteri Ruşen Eşref Ünaydın tarafından okunmuştur.


Söylev, ulusal varlığı sona ermiş bir ülkenin insanlarının bağımsızlığı nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devletin nasıl kurulduğunu anlatmaktadır.


O günkü durumu Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi adlı kitabında şu cümle ile çok güzel ifade etmektedir:

"Padişah zengin, paşalar zengin, Hıristiyan halkın büyük bir kısmı refahta idi. Müslüman halktan da hali vakti yerinde olan bazı ağaların dışında halk sefil ve perişan idi.” *

2022 Türkiye’sinde Cumhuriyetle yönetilen bir ülkenin insanlarının bu günlere ulaşabilmek için verilen mücadeleyi bilmeden günümüzü özümsemeleri olanaksızdır. 21.yüzyılda hala tartışılan bazı kavramlara verilecek yanıt 95 yıl önce Söylev’de verilmiştir. Gençlerimizin öğrenimlerini eksik ya da yanlış bir tarih bilgisine dayandırmamaları için Söylev'i okumaları gerek. Okumalılar ki insan aklını yaratıcı olmaktan alıkoyan, insan varlığını kulluktan daha ileri bir aşamaya layık bulmayan, kişinin yaşam ve davranışını padişah hükümleri ile sınırlayıp onu robot yapan düzenin savunucularını tanısınlar. Bakın bu düzenin son temsilcisi Vahdettin için ne söylüyor Mustafa Kemal:


"Gerçekten, neden ve nasıl olursa olsun, Vahdettin gibi özgürlüğünü ve canını kendi ulusu içinde tehlike görebilecek kertede aşağılık bir yaratığın bir dakika bile olsa, bir ulusun başında bulunduğunu düşünmek ne acıklıdır! Şuna kıvanabiliriz ki bu alçak, alçaklığını, atalardan kalma padişahlık katından Türk ulusunca atıldıktan sonra tamamlamış bulunuyor. Türk ulusunun bu öncelikli davranışı elbette övülmeye değer.


Beceriksiz, aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının kanadı altına sığınabilir ama böyle bir yaratığın, bütün Müslümanların Halife’si kimliğini taşıdığını söylemek kuşkusuz uygun düşmez. Böyle bir görüşün doğru olabilmesi, her şeyden önce bütün Müslüman toplumların tutsak olmaları koşuluna bağlıdır. Oysa dünyada gerçek böyle midir? Biz Türkler tarihimiz boyunca özgürlüğe ve bağımsızlığa bayrak olmuş bir ulusuz. Değersiz yaşamlarını iki buçuk gün daha alçakçasına sürükleyebilmek için her türlü düşkünlüğü sakıncasız bulan halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik.” **


Şu bir gerçek ki Atatürk ve arkadaşları başarılı olmasaydı Kurtuluş Savaşı sonunda yiğitliğin (!) onda dokuzuna uyarak kaçan Vahdettin'den bu yana İstanbul’da ne bir tek cami yapılabilirdi ne de minarelerine hoparlör takılabilirdi. Kilise çanları dinleyerek yaşardı insanlarımız.

Atatürk, Söylev’de Türk ulusunun sadece yerli işbirlikçileri ile değil, sömürgecilerin siyasal, sosyal ve ekonomik baskılarına nasıl karşı koyup ulusal egemenliğe dayalı cumhuriyetçi, laik bir devletin nasıl kurulduğunu anlatır. Burada işlenen tam bağımsızlık ilkesi olup buna ulaşmada verilen savaş dünyada pek çok ülkeye de örnek olmuştur. Bunun ilk elden belgesi olan Söylev özellikle genç kuşak arasında oldukça az bilinmektedir.


Çok okuyan ve okumayı seven öğrencilerimizin bile çoğunun bir başucu kitabı olması gereken Söylev’i henüz okumadıklarını görmek çok üzücü ve yadırganacak bir olay olsa gerektir. Söylev’de Atatürk'ün kendisini toplum önünde sınava çekmesi de vardır. O gün kendisine ve eyleme inanmayanlara karşı başarısının öyküsünü ve haklılığının kanıtlanmasını da sunar. Sadece İtilaf Devletleri ve Yunanistan’la değil hilafet ordusu ile Anzavur çakma paşası ile saray destekli idam fetva ve fermanlarıyla, öldürülme girişimleri ile nasıl savaştığının da hesabını verir. Hesap sorması da vardır, Söylev’de; birlikte yola çıktığı arkadaşları ile olan kırgınlık ve ayrılıklarını da anlatır bir bir. Bunu, "Ulusal savaşa birlikte başlayan yolculardan kimileri, ulusal hayatın Cumhuriyet ve Cumhuriyet yasalarına kadar uzayan gelişmelerinde, kendi düşünme ve ruh yeteneklerinin kavraması bittikçe bana direnmeye ve karşı çıkmaya başlamışlardır" diye dile getirir. Yine konu ile ilgili olarak Erzurum Kongresi’nden beri yanında bulunan M. Müfit Kansu'ya şöyle der;

"Başıma neler örülmek istendiği, nasıl karşı koyduğumuz, daha doğrusu ulusun istek ve emellerine uyarak, onun yardımı ile nasıl çalıştığımız görülmeli. Bu olay gelecek kuşaklar için ibret olmalıdır."


Atatürkçü olabilmek, onun düşünce ve ilkelerini omuzlarında taşıyabilmek onu okuyup anlamakla olur. Bunun da birinci adımı Söylev' i okumaktır. Hem de hiç vakit yitirmeden.


26 Eylül 2022 de ölümünün 9.yılında anacağımız “Şu Çılgın Türkler”’in yazarı Turgut Özakman sesleniyor:

“Herkese yalvarıyorum. Ne olur tarihinize çalışın ve Atatürk etrafında birleşin! Çünkü O’nun çizdiği kurtuluş yolundan başka kurtuluş yolu yok.”



*: Karal, E.Z. (2011). Osmanlı Tarihi. c. VII, Ankara. Türk Tarih Kurumu Yayınları. s.494


**: Velidedeoğlu, H.V. (1980).Söylev. c. II. İstanbul: Çağdaş Yayınevi. s.376

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
İNSAN DEDİĞİN ( Öykü)

Haberlere bakılırsa pek çok ölü ve yaralı var, yaralıların çoğu da yanık.Canları yakmışlar.Türkü yakanları ateşle yakmışlar! Onlarla...

 
 
 

Komentar


bottom of page