top of page

STOACILIK (Deneme)

  • Yazarın fotoğrafı: nakiselmanpakoglu
    nakiselmanpakoglu
  • 7 Eyl 2023
  • 5 dakikada okunur

Ölümden sonra en kalıcı şöhret bile küçüktür.

Marcus Aurelius


Akıl sağlığımızı korumakta zorlandığımız günümüzde bazı felsefi yapılar görünür hale gelmeye başladı. Bunlardan biri de Stoacılık. Helenistik Çağ'daki Stoacılığın bugün yaşadığımız ortama uygun bir felsefe olduğunu düşündüm. Ne din ne mezhep olan bu kültürü, bu felsefe ve yaşam tarzını, aradan iki bin yıl geçse de hatırlatmakta yarar gördüm. Nedeni, bireylerin mantıksız düşünce kalıplarını değiştirmesine yardımcı modern psikoterapilerden olan bilişsel- davranışsal terapi ile bağlantıları olması.


Stoacılığın bize en uygun anlamı metanet gibi görünüyor; daha sonra akıl, mantık, doğa kavrayışını bilip özüne uygun davranmak.


Bu felsefe bize sağlıksız duyguları sağlıklı olmaya dönüştürmeyi öğretiyor. Stoacılık sadece teorik bir felsefe olmayıp aynı zamanda pratik hayata da yöneliktir: Meditasyon, günlük tutma, kendini yansıtma gibi egzersizler içerir. Kitap yazımı da söz konusudur.

– o –

Roma İmparatoru Gibi Düşünmek adlı kitabı okurken Stoacılığı öğrenciliğimden hatırladım. Kitap, Donald Robertson tarafından yazılmış ve bilinen meşhur Stoacılardan biri olan Roma İmparatoru Marcus Aurelius'un Meditations (Kendime Düşünceler) adlı kitabını ele alır.


Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un (M.S. 121- M.S.180) kendisinden çok sonraki kuşaklara, kilise düşüncelerine ve Rönesans’a temel olacak bu bilgileri, Stoa felsefesinin anlaşılması açısından günümüzde de çok değerli bir kaynak olarak kabul edilmektedir.



Marcus Aurelius


Stoacılık, M.Ö. 3. yüzyılın başlarında Atina Agora’sında Kıbrıslı Zenon tarafından kurulan bir felsefe okuludur. Stoacı ahlak felsefesi, Roma hukukunun büyük ustalarına ilham kaynağı olmuş ve onlar kanalıyla tüm dünyayı etkilemiştir.


Stoacılığın kurucusu olarak kabul edilen Zenon (M.Ö. 347-M.Ö. 275).



Stoacılığın adı Zenon ve takipçilerinin fikirlerini tartışmak için toplandıkları Atina'daki Agora'nın kuzey tarafında yapıdan ve yapıdaki efsanevi ve tarihi savaş sahnelerinin resmedildiği duvar (Stoa Poikile) ile bir sütun dizisinden gelmektedir.



Mimari bir yapı türü olan tipik bir stoa.


Stoacılık, Helenistik dünyada ve Roma İmparatorluğu'nda eğitimli seçkinler arasında en popüler felsefe haline gelmiş, İskender'in neredeyse tüm halefleri kendilerini Stoacı olarak tanımlamıştır. "Gölge etme başka ihsan istemem" diyerek İskender’in yardım teklifini reddeden Sinoplu Diyojen de dönemin Stoacı filozoflarındandır.



Stoacılık neyi öğretir?


Stoacılık ilkin bireyin etik ve ahlaki refahını geliştirmeyi içerir: "Erdem, doğa ile uyum içinde olan bir iradeden oluşur." Bu ilkeyi aynı zamanda kişiler arası ilişkiler için de geçerli sayarlar. "Öfke, kıskançlık ve çekememezlikten arınmak" ve köleleri bile "diğer insanlarla eşit olarak kabul etmek gerekir. Çünkü tüm insanlar aynı şekilde doğanın ürünüdür."[1]


İnsan düşünmeden edemiyor: Hıristiyanlık yerine Stoacılık kabul görseydi Avrupa’da hayat belki de bambaşka olurdu.


Stoacılık, yıkıcı duyguların üstesinden gelmenin bir yolu olarak özdenetim ve metanetin geliştirilmesini öğretir. Açık ve tarafsız bir düşünür olmanın kişinin evrensel aklı (logos) anlamasını sağladığını savunur. Stoacılar özellikle insanlar için "erdemin tek iyi" olduğunu ve sağlık, zenginlik ve zevk gibi dışsal şeylerin kendi başlarına iyi ya da kötü olmadığını, ancak "erdemin üzerinde hareket edeceği malzeme" olarak değer taşıdıklarını öğretir.


Stoacılar için insanın temel amacı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya uygun yaşam gerekir. Dolayısıyla doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak benimsemişler ve dünya vatandaşlığını savunmuşlardır. Buna Diyojen’in “Ben Atinalı değilim, dünya vatandaşıyım” sözü örnek gösterilebilir.


Stoacıları etkileyen öncül düşünürlerden Sokrates ünlü savunmasında “[…] zenginlik erdemi getirmez ancak erdem zenginliği ve diğer her şeyi insanlar için özel ya da genel iyi kılar” der[2].


Stoacılıkta, hiç kimse dünkü insanla aynı değildir. Bunun farkına varmak işi oluruna bırakmayı kolaylaştırır. “Yaşama sel gibi akan bir derenin sularını tutmaktan daha fazla tutunamayız”[3] derler. Stoacı öğretiye göre bir şey asla kaybolmaz. O şey sadece doğaya geri dönmüştür. İnsan evladının da döneceği yer doğadır.


M.S. 2. yüzyılda Stoacılık en açık terapötik yönelime ve en geniş tedavi araçlarına veya psikolojik tekniklere sahip batı felsefesinin okulu olmuştur.


Bugün bile pek çok felsefe öğrencisi Stoacı dünya görüşünden etkilenmektedir. Fakat modern bilim ve felsefenin daha geniş kapsamlı görüşlerinden yararlanarak onu "güncellemeyi" tercih ederler. Zaten Stoacılığın hiçbir zaman kuramsal olması amaçlanmamıştır. O dönem, Stoacılığın birçok konuda geliştirilmesini sağlayan Hrissippos’tur.


Stoacılar üretken yazarlardı, fakat yazdıklarının muhtemelen %1'inden daha azı günümüze kadar gelmiştir. Bugün elimizde bulunanların çoğu Romalı Stoacılardan gelir: Seneca (Mektuplar ve Denemeler), Epiktetos (Diyaloglar), Marcus Aurelius (Meditasyonlar).


Stoacılara göre erdem nedir?


Stoacılar hayattaki nihai amacın erdeme uygun yaşamak olduğuna inanırlar. Stoacılığa göre erdem, bilgeliği (pratik ve ahlaki bilgeliği), cesareti (zorluklar karşısında), adaleti (adil olmak ve başkalarına iyi davranmak) ve öz disiplini (arzular ve duygular üzerinde kontrol) içerir. Erdemli yaşamak, genellikle "mutluluk" veya "gelişme" olarak tercüme edilen eudaimonia'ya yol açar.


Modern dünyada Stoacılık


Modern çağın ayrılmaz bileşenleri arasında kuşkusuz stres ve tasa yer alır. Çoğumuz işleri yetiştirme telaşıyla, gelecek kaygısıyla, geçmişin atamadığımız yükleriyle baş etmeye çalışırken ruhumuzun, zihnimizin sağlığını ihmal ederiz. Kendimizi dinlemeye vakit ayıramadığımız gibi olaylara da daha iyimser yaklaşmakta zorlanabiliyoruz.


Tam da bu noktada geçmişten günümüze etkisini ve önemini korumayı başarmış "Stoacılık" bize ne katkı sağlayabilir? Peki bu eski felsefe modern dünyayla ve onun getirdikleri zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olabilir mi?


Stoacılar ana erdemler olarak; bilgelik, adalet, cesaret ve ölçülülüğü ilke olarak benimsemiştir. Stoacılar insanın özünde akıl yürütebilen, düşünebilen bir varlık olduğunu savunur ve aynı zamanda doğası gereği sosyal bir varlık olduğuna da inanırlar. Normal koşullarda çocuklarımıza karşı bir "doğal sevgi ve şefkat" ön kabulünden başlarlar. Stoacı ahlak başka insanlara karşı bu doğal sevgi ve şefkat ile adalet, dürüstlük ve iyilik gibi erdemleri beslemeyi içerir. Stoacılığın bu sosyal boyutu çoğu zaman gözden kaçsa da Kendime Düşünceler (Meditations) kitabının ana temalarından biridir. Marcus Aurelius, kitabının neredeyse her sayfasında; doğa sevgisinin, adaletin, iyiliğin, sevgi ve şefkatin, insan kardeşliğinin ve ahlakın kozmopolitanizmin (evrensellikten yana olan görüş, dünya vatandaşlığı) erdemlerine değinir. Bir öte dünya düşüncesi yoktur. Her şey bu dünyada yaşanacaktır. Felsefeyi çocukluğunda öğrenmeye başlayan ve bu yolu öneren Marcus Aurelius konuya yaşamı boyunca iyi bir örnek olmuştur.


Felsefeyi günümüz yaşantısı ışığında düşünürsek: Hayallerimizin peşinden koşabiliriz, ama aynı zamanda dinginlik anlarına, sadece orada olmaya ve bulunduğumuz yerden memnun olmaya da ihtiyacımız vardır. Bu sessiz anlarda çoğu zaman netlik buluruz ve gerçekten neyin önemli olduğunu anlarız. Örneğin, basit sevinçleri düşünün; bir çocuğun kahkahasını, soğuk bir günde güneşin sıcaklığını, en sevdiğiniz yemeğin tadını.


Marcus Aurelius’un zekice gözlemlediği gibi, üzerimize yük olan yaklaşan gelecek değil, şu anda omuzladığımız yüklerdir. Acımız, hayali geleceklere karşı şimdiki tepkilerimizden kaynaklanır. İroni açıkça ortadadır. Gelecek geldiğinde, bunu şimdiki zaman gibi yapar. Böylece geleceğe atfedilen sıkıntı şimdide doğar ve yaşanır. Geleceğe dair algımız çoğu zaman şimdiki ânımıza gölge düşürür.


Önümüzde olanlarla ilgili bu sürekli meşguliyet bizi bir endişe labirentine sürükler ve geleceğin sınavlarına, gerçekte ortaya çıkmadan çok önce zihnimizde katlanmak zorunda bırakır. Peki Marcus Aurelius bu önleyici acı konusunda hangi bilgeliği aktarır? Açık bir mesajla çağırıyor: Geleceğin sizi rahatsız etmesine asla izin vermeyin.


Kitaplar, bizi bir adım geri atmaya, durup düşünmeye davet ediyor: Bitmek bilmeyen kovalamacaya kapılmak yerine, burada ve şimdi neşe bulmamızı, kusurlu güzelliği görmemizi ve bazen daha azın gerçekte daha fazla olduğunu anlamamızı sağlıyor. Kabullenmek, modern mükemmellik yarışımızda çoğu zaman direnilmiş, kaybolmuş asırlık bir bilgeliktir.


Yaşın durdurulamaz ilerlemesi, doğanın öngörülemeyen rüzgarları, afetler ya da varoluşun doğasında olan eşitsizlikler kontrolümüz dışındadır. Bu, kadere boyun eğmekle ilgili değil, neyi etkileyebileceğimiz ile neyi etkileyemeyeceğimiz arasındaki ayrımın farkına varmakla ilgilidir. Neden enerjinizi değişmez olana direnerek harcayasınız ki? Bunun yerine, tüm kusurları ve öngörülemez ligiyle şimdiki zamanı kucaklamak bize yaratma, etkileme ve gerçekten yaşama gücü verir.

Hayat, sürekli değişen dokusuyla sevinç, üzüntü ve umutsuzluk anlarını beraberinde getirir. Koşullarımızın gelgitleri, çoğu zaman bizi sahip olmadığımız şeyi istemekle, yaptıklarımızı kaybetme korkusu arasında gidip gelmeye zorlar. Böyle bir dinamik, mevcut varoluşumuzu bir duygu potasına, arzuların ve hayal kırıklıklarının savaş alanına dönüştürebilir.

İki bin yıl önce söylenen; insanların mutlu olabileceği yerin bu dünya ve yaşadığımız doğa olduğudur. Belki iki bin yıl sonra da aynı şey söylenecektir.


Yaşam sadece başımıza gelen dışsal talihlerden veya talihsizliklerden ibaret değildir. Bu, onlarla nasıl yüzleştiğimiz, onlara nasıl tepki verdiğimiz ve onlar aracılığıyla nasıl geliştiğimizle ilgilidir. Erdemli bir yaşamın özü budur. Sadece etrafımızdaki dünyaya tepki vererek değil, onunla uyum içinde, onun doğasını ve onun içindeki yerimizi anlayarak yaşamak. Yaşamın gerçek ustalığı, yolumuza çıkan şeyleri zarafetle, anlayışla ve dayanıklılıkla ele almakla ilgilidir.


[1] Robertson, Donald. (2021). Roma İmparatoru Gibi Düşünmek: Marcus Aurelius’un Stoacı Felsefesi. (S. Alev, Çev.). İstanbul: Beyaz Baykuş. s. 11. [2] Stock, George. (2022). Stoacılık. (M. Melacı, Çev.). İstanbul. Ayrıntı Basın Yayın.s.151. [3] Marcus, Aurelius. (2023). Kendime Düşünceler. (Y. Emre Ceren ,Çev.). H Ali Yücel Klasikleri Dizisi. İstanbul: İş Bankası Yayınları. Ümit Kağıtçılık. S.67

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
İNSAN DEDİĞİN ( Öykü)

Haberlere bakılırsa pek çok ölü ve yaralı var, yaralıların çoğu da yanık.Canları yakmışlar.Türkü yakanları ateşle yakmışlar! Onlarla...

 
 
 

Comentarios


bottom of page